03 Mayıs 2024

HEDEF “MİLLET” OLABİLMEKTİR

  • PDF
Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal, yasal, kurumsal sisteminin kıymetini asla unutmamalıyız.
Kuruluş değerlerimize sıkı sıkıya sarılmalıyız.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerine ve gösterdiği hedeflere ulaşmak adına her daim ilerici gelişmelere duyarlılık göstermeliyiz. 
Cumhuriyet demek demokrasi, özgürlük, hürriyet ve tam bağımsızlık demektir. 
Emperyalistlerin güçlü olduğu günümüz dünya düzeninde bir an bile zaafiyete düşmemeliyiz. 
Güçsüz olanların ne hale düştüğünü görüyoruz, değil mi?
Ortadoğu coğrafyasının ne durumda olduğunu da.
Yakın coğrafyamızda daha dün bile yaşadıklarımız, çocukların öldürülmesi, sivil masum insanların öldürülmesi cumhuriyetimizin ne kadar değerli olduğunu anlamamıza yeter bile. 
Bir ulus olabilmek kolay mı sanıyorsunuz?
29 Ekim Pazar günü cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlayacağız. 
Cumhuriyetimizin içini demokrasi ile doldurarak yol almalıyız. 
Demokratik gelişmeler önüne set koymak isteyenlerin oyunlarına gelmemeliyiz. 
Olası yıkımlara muhatap kalırsak; başka başka rejimler istersek kesinlikle yok oluruz.
Hiç affetmezler, zaafiyet gösterdiğimiz anda kafamızı kaldırtmazlar.
Ortadoğu bölgesinde millet olabilmek epeyce zordur.
Atatürk bütün bu pürüzlü bölgede cumhuriyeti kurup, millet olma imkanlarını Türk halkına bedelsiz armağan etmiştir. 
Tabii ki kan dökülmüştür. 
Yüzbinlerce şehit verilmiştir. 
Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluşunun yüzüncü yılına ulaşmıştır. 
Kamu düzeni ve yönetenleri yüzüncü yılımızı üst düzey kutlamalarla taçlandırmalıdırlar. 
“Savaş var” hikayelerini gerekçe göstererek kutlamaları önemsizleştirmemelidirler. 
Cumhuriyetimizin değerlerini bilmezsek aynı savaşın içine Türkiye’yi de çekerler ve Filistin’deki zulmün aynısına tabi tutarlar. 
Çocuklarımızı katladerler, kadınlarımızı öldürürler, masum insanların üzerlerine bomba yağdırırlar.
Hastane, okul, kamu binaları, konutlara yağmur gibi füze saldırıları düzenlerler.
Dolayısıyla Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet millet olmamızın en kıymetli unsurudur. 
Hedef ümmet değil “MİLLET” olabilmektir. 
Cumhuriyet bu bilinçle korunmalıdır. Ve demokratik kavramlarla güçlendirilmelidir. 
Cumhuriyetimizin 100. Yılını içtenlikle kutluyorum...
* * *
 
SAYGIN ATİNKAYA’YA ZİYARET
 
 
Fatsa İlçe Milli Eğitim Müdürü Saygın Atinkaya 6 yıldır ilçemizde görev yapıyor.
İlk olarak şunu belirtmeliyim: Fatsa’da tüm okullarda tekli eğitim yapılmakta. 
Bu durum Fatsa’da derslik sayısının yeterli olmasıyla alakalı.
Geçen hafta müdürümüz Sayın Ayinkaya’yı ziyaret ettik. 
Kısa sohbetimiz oldu.
Doğal olarak müdürümüzle görüşüyorsak; Fatsa’da eğitimin durumunu sormak en makul soru olmalıydı. 
Sorduk; “... müdürüm Fatsa’da eğitimin durumu nedir? ...”
Saygın bey önemli detaylara değindi. 
“... Fatsa hızla göç alan bir ilçe. Buna rağmen derslik sorunumuz yok. Tüm okullarımızda tekli eğitim yapılmakta ...” dedi.
“30 bin üzeri öğrencimiz var” dedi. 
“Bu sayı her yıl artmakta” dedi.
“Hatta il genelinde en çok öğrenci sayısının arttığı ilçe Fatsa’dır” dedi.
Bahse konu artışın olması karşısında Fatsa’da tekli eğitim yapılıyorsa derslik sayısında sorun yok demektir. 
Bu planlamada sayın Atinkaya’nın katkısı şüphesiz fazladır.
Çünkü ilçemizin eğitim ihtiyaçlarını birinci elden bilen kendisidir. Dolayısıyla planlamada ve projelendirmede işin en tepesindedir. Ve başarılı bir planlamayla ilçemizde eğitim çıtasını yükseltmiştir. 
Hatta yeni okulların açılmasına da altyapı oluşturulmuştur.
Örneğin; bu yıl hizmete sunulan “Tarım Lisesinde” de ciddi ivmeler kazanılmıştır. 
İlimizde başka örneği olmayan bir lise Fatsa’mıza kazandırılmıştır. Bu okul önceki dönem Milli Eğitim Bakanımız ve Ordu Milletvekilimiz Mahmut Özer tarafından seçim öncesi söz verilmiş ve Fatsa olarak altyapısını hazırlayıp bu dönemde eğitim öğretime başlatılabilmiştir.
Sayın müdürümüzle sohbetimizde birinci elden çeşitli bilgiler de edinmiş oldum.
Sayın Atinkaya’ya ve birlikte çalıştığı, çıtanın yükselmesinde emeği olan eğitim emekçileri ile yakın çalışma kadrosuna başarılar dilerim.
* * *
 
 
BUNUN ADI SAVAŞ DEĞİL, KATLİAMDIR
 
 
 
İsrail’in Filistin ve Gazze katliamı devam ediyor.
Hafta başında karadan girdi ve işgal ediyor.
Buna savaş diyorlar. 
Ne savaşı kardeşim. 
Katil bir devlet masum insanları işbirlikçisi Amerika’yla katlediyor. Topraklarını işgal ediyor. 
Çocukları, kadınları, günahsız binlerce insanı yerinden-yurdundan ediyor. 
Bu katliama sessiz kalan güçlü ülkeler, çıkarlarına uygun stratejiler geliştirerek; insan hakları ve uluslararası savaş hukukunu hiçe sayıyorlar.
Demokrasi havarisi gördüğümüz batılılar çocukların öldürülmesine dahi sessiz kalıyorlar, zalimliğe gözlerini kapatıyorlar.
Yöneticileri “dilsiz şeytan” gibiler. 
Açıkçası “bu bir savaş değil katliamdır” diyemi-yorlar.
Çünkü savaş kurallarına uygunluk asla gözetilmemektedir. 
İstediği gibi hareket ediyor.
Dünya tek kutuplu bir güç dengesizliği yaşıyor.
Amerika ne derse o. 
Umarım bölgemizde cereyan eden bu savaş daha geniş alanlara sirayet etmez ve bir 3. Dünya savaşına dönüşmez...
Hastane, okul, cami, kilise, pazaryeri ve konutların acımasızca vurulduğu bir saldırı savaş mı olur?
Olsa olsa yok etmek olur. 
Bunun da adı savaş değil, katliamdır.
Cani devletlerin toplumları içinde duyarlı insanlar yok mu?
Tabii ki var ve başkentlerinde protestolar yapıyorlar.
İnsanlık tamamen ölmüş değil.
Duyarlı toplumlar zülme, acımasızlığa, katliama karşı durabiliyorlar... 
 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde