ANAYASA MAHKEMESİ DEVLETİN ONURUDUR
Ahlakın olmadığı yerde hiçbir değerden söz edilemez. Çağdaş Toplumların hukuksal güvencelerle yaşamlarını aydınlatmaları, geleceğe yönelik en sağlıklı tutumdur. 1960 devriminden sonra, kurulan Anayasa Mahkemesi , ülkemizde adaletin gerçekleşmesi için büyük sorumluluklar yüklenen yüksek bir yargı kurumudur. Bir anlamda rejimin güvencesidir .Cumhuriyetimizin kurucularına yaraşır niteliklerle sonsuza değin bağımsız yaşamasında yargıya düşen sorumluluğun önemli bir bölümünü yüklenen bir kuruluşun, kimi siyasetçilerin günlük, kısır düşünce ve tutumları için tartışılıp yıpratılması asla uygun değildir.
Devletin hukuksal niteliğinin ve yapısının dayanağı, ulusal yaşamın güneşi olan adaletin en küçük bulutla gölgelenmesi düşünülemez.
Yürürlükteki Anayasa’nın Başlangıç Bölümü’yle 1-4 maddelerinin içeriği, devletin hukuksal yapısının ulusal yaşamdaki önemli ve ödün verilmez yerini belirtmektedir. Yine Anayasanın 146-153 maddelerinde kuruluşu, görev ve yetkileri belirlenen Anayasa Mahkemesinin devlet yapısındaki yeri, güvence niteliği tartışılmayacak kadar açıktır. Yargı, varlık güvencesi niteliğiyle, devletin hukuk gücü yapısıyla, devletin onuru olan hukuku gerçekleştirmekteki görev ve sorumluluğuyla özgün bir konumdadır.
Kimilerin ve kimi siyasetçilerin kendi görüşlerine, amaçlarına, aykırı düşen kararları nedeniyle Mahkemenin karalanıp yıpratılması asla uygun değildir.
Özellikle Anayasanın 148. Maddesinde düzenlenen görev yetkileri gözetildiğinde, Anayasa Mahkemesinin gereği ve önemi daha iyi anlaşılır. Birilerin kendi amaçları için kapatılması olanaksız görüş ve düşünceleriyle kapatılması istemi, katılması olanaksız gölgeli savlardır.
Siyasal nutuklarla bu tür kurumlar yaralanamaz, yıpratılamaz. Her kararına herkesin katılması da beklenemez. Üyelerinin bile karşı oyda kaldıkları kararlar elbette olmuştur. Olması da doğaldır.
Devlet Bahçeli’nin olumsuz tepkisiyle kapatılma önerisi yersiz, gereksiz, ölçüsüz hatta sakıncalıdır. Siyasal amaçlar, ulusal değerlerin önüne geçemez.
Kimi siyasetçilerin tutkuları tutukluğa benzemektedir. Kendi yanlış, kısır ve karanlık düşüncelerinin ağından bir türlü kurtulamıyorlar. “ Montrö Boğazlar Sözleşmesin’den çıkmak “ gibi boylarından büyük laf ediyorlar. Yeterli bilgileri olmadığını bırakıp uzmanlık gerektiren konularda gelişigüzel konuşarak bir şeyler yaptıklarını sanıyorlar. TBMM’nin şimdiki başkanı sonra düzeltmek zorunda kaldığı sözleri çekinmeden söyleyebiliyor.
Devlet siyasal bir kurumdur. Alma asla siyasetçinin oyuncağı değildir. Kendilerini göstermek, amaçlarını gerçekleştirmek için, devleti ve devletin olanaklarını kullanan kötü siyasetçiler dünyanın her yerinde kınanır, gittiklerinde de kötü duygularla kendilerinden söz edilir. Görev aldıkları, yer buldukları devlet yapısı içinde kendi çıkarlarının kulu- kölesi durumuna düşenler ayrıldıklarında kimse yüzlerine bakmadığı gibi sokağa çıkacak yüzleri de kalmaz.
Anayasa Mahkemesi Ülkemizin ulusal güvencesidir.
Bahçeli değil, hiçbir siyasetçi böylesine yüksek yargı organını kapatmaya asla güçleri yetemez. Çünkü Anayasa Mahkemesinin varlığı herkese lazımdır. Kalın Sağlıcakla!