04 Mayıs 2024

HOROZ ÖTTÜ…

  • PDF

 

 

      İnsanın, düşüncesini ve niyetini dile getirmesi, fikriyle zikrinin aynı olması durumudur. TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “Laiklik yeni anayasada olmamalıdır. Anayasanın dindar olması lazım. " gibi ifadeleri, sıradan bir açıklama olmayıp karanlık geleceğimizin işaretleridir.

      Tepkilerin ardından " Kişisel düşüncelerimi ifade ettim.”diyen, protokolün ikinci sırasındaki başkanın söylemlerinin anayasaya aykırı olması, ülkemizin içinde bulunduğu vahametin özeti olup, ettiği yemine ve değerlerine olan inançsızlığının da göstergesidir. Başkanı, gençliğindeki kanlı pazar eylemleri dışında başka konularda konuşurken duydunuz mu? Örneğin:  Terör, yolsuzluk, çocuk tacizleri, kadın cinayetleri, çevre vb. Bu “Dervişin fikri neyse zikri de odur” deyimidir. Başkan, burada solist değil bir koronun ortak sesi olup üzerine yemin ettiği anayasayı çiğneyerek tarafsızlığını yitirmiş ve şeriat özlemini de laiklik tartışmaları üzerinden dışa vurmuştur.

     Özlemleri ile ifadeleri başka olduğundan, takiyeyi iyi bilirler. Laikliğinde ne olduğunu bilirler ama niyetleri bozuk olduğundan bilmezden gelirler. Türkiye Cumhuriyetini kuran ve laikliği anayasaya yerleştiren Atatürk; Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir! Laiklik; Adam olmaktır! demişti. Gerisini adam olmayanlar düşünsün. UNESCO genel kurulunda, 1981 yılında katılımcı 56 ülkenin oybirliği ile kabul edilen bir kararı anımsayalım;

Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi,
Olağanüstü bir devrimci,
Sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider,
İnsan haklarına saygılı,
Dünya barışının öncüsü,
İnsanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz devlet adamı,
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK
Bütün insanlık için gerçek bir onur simgesidir.”                                                                                                                                               

      Dünyaya mal olmuş saygın liderlerin teorilerini yok etmeyi oturdukları yeri halkın değil de, dağdaki İsmail’in yeri sanan cahiller düşünür.

 

     Birisi “Ben gidersem devlet yıkılır”,                                                                                                                                                    

     Diğeri "Laiklik yeni anayasada olmamalıdır ",                                                                                                                                             

     Bir diğeri de “Bizim niyetimiz bu sistemi tümüyle değiştirmektir. Yeni anayasayı başkanlık sistemi etrafında dokuyacağız" diyor.                                                                                                                                                                                                  

     Ben de diyorum ki; Yahu çul mu dokuyorsun, eyy adam, bu anayasa anayasa! Sen önce teşkilatını atama yetkisine haiz ol!                                                             

    Tolstoy’da, “Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar.” Diyerek doğruyu söylüyor.

 

     Biz bunlarla uğraşırken; Gezegenler arası çatışmalar devam ediyor, Merkür’den şehit haberleri geliyor, Mars’ta bomba yüklü araçlar ve Jüpiter’de tekbir getiren canlı bomba patlıyordu. Türkiye’nin tek eksikliği laikliği tartışmaktı ya…!

 

 

 

 

 

 

 



 

 

 

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde