Tıp Doktoru arapça adı ile hekim ya da tabip, tıbbi durumları ve hastalıkları uzmanlık gerektiren tıbbi beceri ve bilgiyi uygulayarak teşhis ile tedavi edenlerdir. Yani cana can katma gibi kutsal görevleri yaparlar. Kaldı ki bu çalışmaları mesai saatleriyle sınırlı olmayıp her yerde ve gece gündüz devam ederler.

 

        Tıp doktoru olmak için öğretim hayatı boyunca çok çalışmak ve üniversite sınavlarında en yüksek puanı almak gerekir. Öğretim yılı en az altı yıl olup, uzman olmak içinde neredeyse o kadar daha öğretim görürler. Sonrada içinde evrensel ve insani değerleri barındıran Hipokrat yemini ederek mesleklerine başlarlar.

 

        Devlet Bahçeli ise doktorların meslek örgütü olan Türk Tabipleri Birliğine karşı taarruza geçerek “Türk Tabipleri Birliği derhal kapatılmalıdır..... Bu birliğin yöneticilerinden hesap sorulmalıdır. Diyeceğim odur ki, Türk Tabipleri Birliği corona virüsü kadar tehlikelidir. Ve gereği acilen yapılmalıdır” dedi.

 

         Bu kin ve nefret söylemleri toplumda derin infial uyandırmıştır ve doktorlarımızın morale ve desteğe ihtiyacı olduğu günlerde söylenmesi de manidardır.!

 

         Doktora tezini onlu yıllarda bitirebilen bir iktisat doktorunun, tıp doktorlarının meslek örgütüne bakış mantığını düşünürseniz haklı olarak ekonominin niye böyle olduğu gerçeğini görürsünüz... TTB salgının gerçek rakamlarını ortaya koyduğundan mı yoksa çağdaş bir yapıda olduğundan mı Bahçeli’nin hedefi haline gelmiştir.? Bu yöntemi İçişleri Bakanı da Anayasa mahkemesine uygulqadığına göre yönetenlerin ve yandan destekçilerinin “en iyi defans hücumdur” mantığıyla hareket ettikleri ortaya çıkmaktadır.

 

         Anayasa Mahkemesi, şehirler arası yollarda gösteri yürüyüşünü yasaklayan yasayı iptal etmesinden ve ardından CHP’li Enis Berberoğlu’nun, “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini oy birliği ile karara bağlamasından sonra bisiklete bindirilmek istenmesiyle taarruzdan nasibini alıyor.!

 

        Ülkeyi yönetmek gibi görevi olanların, bir türlü ellerine geçiremedikleri meslek odalarına ve bekledikleri kararın çıkmaması durumunda yargıya, hem de Anayasa Mahkemesine diş bilemeleri kendi deyimleriyle “nereden nereye” geldiğimizin kanıtıdır. Bu film Türkiye Barolar Birliği için de oynanmıştı.!

 

 

       Temel hacca gitmiş ama namazları hep kadınların içinde kılarmış. Polis sürekli, “ya hacı, haram” deyip kadınların arasından Temel’i çıkarırmış ama baş edememiş. Sonunda Arapça bilen bir Türk bulunur ve Temel’e neden sürekli kadınlar arasında namaz kıldığı sorulur. Temel yanıt verir:

 

     -Ben anamın yerine hacca geldim has uşağum...!