28 Mart 2024

zeki-sarihan

BİR KORE EVİNDE MİSAFİRLİK

  • PDF
1 Temmuz 2008, Salı
Sabahleyin Devrim Müzesine gittik. Japonya ve Amerika ile savaş dönemlerini anlatan bölümler kapalı veya rehberi izindeydi. Kim Jong İl’in devlet başkanlığına gelişi ve Kore’nin askerî gücü ile ilgili dört beş salonu gezmekle yetindik. Rehber uzun uzun anlatmaktan hoşlanıyor.
Müzeden çıkınca, Kim İl Sung anıtı önünde hatıra fotoğrafı çektiren gelin ve güveyle fotoğraf çektirdik. Damat 28, geleneksel giysileri içindeki gelin 26 yaşındaymış. İki sağdıç ve bir yakınlarıyla birlikte onlar da bizim fotoğrafımızı çektiler.
Bir Kore evine ziyareti önceden programa aldırmıştık. Gideceğimiz evin erkeği, Om’un arkadaşı imiş. Ziyaretimiz önceden haber verilmiş. Karı koca işyerlerinden izin almışlar. 
Girdiğimiz apartman beş katlı idi. Yalnız bir blokta 13 daire varmış. İkinci kata çıkıp zili çaldık. Karı koca bizi salona buyur ettiler. Yeni görünen mobilyalar salonu doldurmuş. İki çocukları için hazırladıkları iki yatağı bir perde ile ayırmışlar. Salon bu nedenle küçük görünüyor.
Ev sahibi Ra Chil Ryong, 47 yaşında. Biraz esmer. Bizim Adanalılara benzettim. Bu benzetmeme gülüştüler. Hatta onun adını “Adanalı” taktılar. On yıldır bu evde oturan Ra, Kızılhaçta şoför olarak çalışıyormuş. Babası emekli memur, annesi bir dükkânda çalışıyormuş. 1900 Von aylık alıyor. Ev kirası vermiyor. Elektrik, telefon için apartmana düşük bir aidat ödüyor. Kuzey Kore’nin tek ve iktidardaki Kore İşçi Patisi üyesi. Dini yok. Orta okul mezunu. Az İngilizce biliyormuş ama sorularımıza hep Korece karşılık verdi. Ra, hiç yurt dışına çıkmamış.
Sorumuz üzerine Türkiye’nin yerini Asya’nın batısında diye söylüyor ve haritada yerini gösteriyor. Atatürk’ün Türkiye’nin kurucusu, başkentin Ankara olduğunu da biliyor. Başka? Okulda öğretmen, Kore’ye asker gönderen ülkeler arasında Türkiye’nin olduğunu kitaptan anlatmış.
Zaman zaman tarih ve kültür kitapları okurmuş ama çalışmaktan pek okumaya vakit de bulamazmış. Yemek yaparmış ama eşi hasta olduğu zaman kendi yaptıklarını da beğenmeyip lokantada yemeği tercih edermiş.
Ev sahibesine gelince: Bayan Jong Kyong Hu, ortaokul mezunu. 1500 Von aylık alıyormuş ve bir apartmanın bakımından sorumlu imiş.
EV KİRASI YOK!
Ailenin iki çocuğu var. Oğlan 18 yaşında ve asker, kız ise 15 yaşında ve okuldaymış. Şimdi bir yaz kursuna devam ettiği için evde değil.
Ra’nın her mevsim için bir kat, yani dört takım elbisesi varmış ama dünyanın her yanındaki kadınlarda olduğu gibi Bayan Jong’un elbisesi daha çokmuş…
“Evin reisi kim?” soruma Ra “Benim” diyor! Ne de olsa erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz ve burası bir Asya ülkesi. Onlara Türkiye’de erkeğin evin reisi olduğu hükmünün kanunla kaldırıldığını hatırlatıyorum.
Ev, sandığımızdan daha geniş ve modern. Bir küçük giriş, oturduğumuz bu salon, genişçe bir yatak odası, dar olmayan bir mutfak, bir banyo ve tuvalet. Türkiye’de orta sınıf insanların oturduğu bir eve benziyor. Daha ne olsun? Kızlarının çaldığı bir piyano, büyücek bir televizyon, yeterince dolap, kap kaçak var. 
Bize bira, meyve suyu, marketten alınmış az şekerli, lezzetli pasta, kahve, fıstık ve doğranmış domates ikram ettiler. Biz de Türkiye’den götürdüğümüz bir paket akide şekeri ve bir paket Türk sigarası, biri CD’de, biri kasette iki Türk müziği albümü armağan ettik.
Çocuklarının ders kitaplarını görmek istedim. Devrim Tarihi, Coğrafya ve Fen Bilgisi kitaplarını verdiler. Bunların kâğıtları kalitesiz değildi. Fakat resimleri renksizdi.
Fotoğraf makineleri var. Karşılıklı olarak fotoğraflarımızı çektik. Birbirlerimize dostluk duygularını dile getirdik.
Oturma odasında Kim İl Sung ve Kim Jong İl’in fotoğrafları asılı. Bunlar bütün Kuzey Kore evlerinde asılı imiş. Duvarda levha olarak asılı yazıda da Kim Jong İl’in Kore ailesinin bir ferdi olduğu yazılı imiş.
Burada adet olduğu üzere aile bizi otomobile bineceğimiz sokağın başına kadar yolcu etti.
Bu ülkeye öğrencilerle birlikte 2000 yılında gelişimde ısrarlarıma rağmen bir ev ziyareti yapma isteğimi savuşturmuşlardı. 2001’deki ziyaretimde bir köy evine girebilmiştim. Bu kez başkentteki bir aileyi ziyaretimizi programa aldırabildik. İyi de oldu. Bir ülke halkının yaşayışını anıtlarını, ana caddelerini görerek değil, evlerine girerek anlayabiliriz. Her ne kadar haber verilerek yapılmış bir ziyaretse de karşılaştığımız durum bir mizansen gibi görünmüyordu.
Ra, birlikte çekildiğimiz fotoğrafı çerçeveleterek ertesi gün bize gönderdi.
MURAT VE NİLGÜN
Akşam yemeğine hazırlanırken telefon geldi. Murat Şahin, bizi eşi Nilgün’le otelin girişinde bekliyormuş. Önceki gün Eğitimle ilgili brifing veren bayan burada Ünicef kadrosu içinde bir Türk’ün de bulunduğunu söylemişti. Kore’de bizden başka iki Türk daha! Ne büyük şans. Murat üç yıldır burada su projesi üzerinde çalışıyormuş. Bizi önce Unicef binasına götürdü. Burada Hintli patronunun büro-evinde diğer birkaç konukla ayakta pizza yedik. Sonra Muratların evine geçtik. Oh! Tavşan kanı Türk çayına kavuştuk!
KÖTÜ BİR HABER
Murat’ın ofisinde internete girdik. Kötü bir haberle karşılaştık. Ergenekon devasında 20 yeni gözaltı! Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Mustafa Balbay, Sinan Aygün, Erol Mütercimler… Bu bilgiler Hürriyet’in internet sayfasında. “Bu hükümet kendi sonunu mu hazırlıyor?” diye konuştuk. Şimdi Türkiye karışmıştır. 
Murat ve Nilgün, Kore hakkında birçok şey anlattılar. Bizi saat 10.30’da otele bıraktıklarında Om ve Kim, bizi kapıda bekliyorlardı. Muratlar hasret kalmış olduğumuzu düşünerek bize Türkiye malı bir kavanoz siyah zeytin ile bir parça peynir de verdiler. 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde